All that we see or seem Is but a dream within a dream.
6 Eylül 2015 Pazar
Yazmak
Bugün bilgisayarımı düzenlemek için başına geçtim. Masaüstümde çok fazla şey tutmayı hiçbir zaman sevmediğim için genelde tek bir klasöre topladığım müzik, dizi, film klasörleri ve çöp kutusu dışında bir şey bulunmuyor aslında. Ama bilgisayarı kullanırken nereye kaydetmem gerektiğini bilmediğim müzik, resim ya da ne bileyim işte o an aceleyle el altına koymam gereken şeyleri de masaüstüne koyunca haliyle ara ara bir çöplüğe dönüyor. Ha bir de yazdığım şeyleri masaüstüne toplamayı da severim. Özellikle de güncel yazdıklarımı, hani words dosyası açık olmasa bile en azından isimlerini görmek bile -hikaye olsun, günlük olsun, fikir birikimi ya da öylesine cümleler olsun- bana açıp karalama isteği getirebiliyor diye.
Yazmaya her halde 11 yaşımda başladım ama 15 yaşıma kadar bu bende şimdiki haline dönmemişti. Hikayeler oluşturmayı seviyordum, kafamdakileri kağıda dökmek ve onların "canlandığını" görmek tarifi edilmez bir haz veriyordu. Bu giriş döneminde bir kaç kısa hikaye, şiir gibi şeyler ortaya çıktı ama esas patlama lisede başladı. O zamanlar tabi bu fanfiction olayına yeni girmiştim, hehe. Ama o dönemde de yazılmış neredeyse 500 sayfalık bir hikayem olduğuna göre baya sevmişim yazmayı. Üstelik o zaman özgün yazmaya baya sarmıştım. Okuduğum her kitap, dinlediğim her müzik, gördüğüm her resim bir fırça darbesi atıyordu zihnime.
Sonra ne olduğundan emin değilim ama bıraktım.
Nasıl bıraktığımı hatırlamıyorum ya da bırakmadan önce en son ne yazdığımı ama bir gün baktım ki hiç kelimelere dokunmuyorum. Gerçi o dönemin benim için tamamen boş olduğunu söyleyemem çünkü şöyle bir düşününce o dönemde kendimi fark etmişim ben. Yazarken bunu keşfetmek ayrı bir güzel oluyor gerçi.
Bir gün kalktığımda yazmak istedim ve iki yıllık sessizlik dönemi sona erdi. Sanırım o zamandan beri ara verdiğim en fazla iki ya da üç aylık boşluk var. Sonrasında ne parmaklarım durdu ne de beynimdeki çarklar.
Yazmak denilince, hele de FF denilince akla belki sağda solda paylaşıp insanlara okutmak geliyor ki denedim de. Ama bir yerlerde koptu benim için. İnsanlar okumayınca moralin bozuluyor, okuyunca baskı hissediyorsun falan filan. Ayrıca bunu düzgün ayarlamayınca esas nokta kopuyor: Yazmanın doğası kendin içindir. İnsanlar okusun diye yazılmaz, beynini boşaltmak istediğin için yazarsın. Dışarıya çıkmak için vücudunun sınırlarını zorlayan kelimeleri serbest bırakman "gerektiği" için yazarsın. Yazarsın çünkü bazen sesin anlatamadığını beyaz bir sayfa üstündeki kelimeler anlatır. Yazarsın çünkü bazen damlalarla atamadığın üzüntünü boşaltırsın. Daha yüzlerce şey söylenir *ki söylenmiştir de* ama kendin için yazarsın, başkası için değil.
Önceden yazmak üstüne bu kadar detaylı düşünmemiştim aslında. Yazıyordum çünkü yazmam gerektiğini hissediyordum. Biraz düşününce yazmak insana detayları fark ettiriyor. Önce okuduğun kitaplardaki detayları yakalıyorsun. Eh ne de olsa sen de yazıyorsun ya yazar burada bize ne anlatmak istemiş sorusu senin gözünde farklı bir boyuta bürünüyor. Okuduğun her kitap sana daha farklı bir şey katıyor ve eh kimse zaten kitap okumanın bir kişinin ruhunda bıraktığı izlerine karşı çıkmaya kalkmaz her halde. Hayatın detaylarına da dikkat ediyorsun çünkü havada uçan ufak bir yaprak bile sana farklı bir dünya sunuyor. Adeta dünyayı başka bir pencereden yeniden görüyorsun. Dışarıda gördüğün her manzara sana ayrı bir kalem veriyor ve fısıldıyor, anlat. Ne gördüysen anlat. Kendine daha farklı bakıyorsun. Yazman gereken kelimelere ihtiyacın oluyor ve beynini her karıştırdığında kendi ruhundan farklı bir parça çıkıyor karşına. Kelimeler gözümün önünde şekillendikten ve cümleye noktasını koyduktan sonra çoğu zaman ben bu cümleyi nerede saklıyordum ki şimdiye kadar bulamadım dediğim olmuştur.
Yazmak gerek çünkü anlatılacak çok şey var. İnsanları boş verin, önce kendinize anlatın. Çünkü bir parça anlayış arayan benliğine ulaşmak için illa başkalarına ihtiyacı yok insanın her zaman. Dışarıda aradığın o anlayışı kendin ver ruhuna. O kadar da zor değil bu.
Yine koptu kelimeler birbirinden ve yine bölük pörçük oldu paragraflar ama bu gece gözlerimi kapattığımda bir sayfayı daha doldurduğumdan yeni sayfayı doldurmak için kullanacak kelimeler arayacağım. Başkasına değil, sadece kendime.
Lenore is out.
*resimler tumblrdan*
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder